"Bütün yasaların temelinde, hatta bütün hukuk sisteminin temelinde anayasa vardır. Yasalar o temel üzerinde ve ona uygun olarak yapılır. Bu, yalnız Türkiye’de değil, başka ülkelerde de böyledir. Nitekim bizim 1876 tarihli ilk yazılı anayasamızın adı, Kanun-i Esasî, −günümüz Türkçe’siyle−Temel Kanun/Temel Yasa idi. Ondan sonraki 1921 ve 1924 tarihli iki anayasamızın ortak adı, Teşkilâtı Esasiye Kanunu, −günümüz Türkçe’siyle− Temel Teşkilât Kanunu/Temel Kuruluş Yasası idi. Bu, sözcük anlamıyla Fransızca ve İngilizce Constitution, −Türkçe çevirisiyle− Kuruluş Kanunu/ Kuruluş Yasası teriminin güçlendirilmiş bir şekliydi. Fakat 1945 Türkçeleştirmesiyle bu terim, −devletin kurumsal yapısı ile sınırlı bir anlam taşıyan, adını taşıdığı metnin içeriğini tam yansıtmayan, o nedenle yetersiz kalan dar kapsamlı “teşkilât” sözcüğü bırakılarak− daha genel ve daha geniş kapsamlı tek bir sözcükle Anayasa’ya çevrildi. 1952’de tekrar Teşkilâtı Esasiye Kanunu’na dönüldüyse de; bu, 27 Mayıs 1960 İhtilâli ya da Devrimine kadar devam etti; ondan sonraki düzenlemelerle Anayasa kalıcı terim oldu. Nitekim 1961 ve 1982 anayasalarının ortak adı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’dır. Bütün bu terimlerin sözcük anlamıyla ifade edilen, bütün yasaların temelinin veya bütün yasaların anasının anayasa olduğudur. Günümüzde Federal Almanya Cumhuriyeti’nin 1949 tarihli anayasasının adı da, bizim 1876 tarihli Kanun-i Esasî ile eş anlamlı bir sözcük olan Grundgesetz, −Türkçe çevirisiyle− Temel Kanun/Temel Yasa’dır.
Modern anayasalar, artık yalnız devletin yasama, yürütme ve yargı erklerini düzenleyen, her birinin görev ve yetkilerini gösteren bir temel kuruluş yasası olarak kalmıyor; onunla birlikte temel insan hak ve özgürlüklerini düzenliyor ve güvenceye bağlıyor. Bu anayasalar, ilerleyen zaman içinde yeni toplumsal gereksinmelere uygun değişiklikler yapılmasına açık olmakla birlikte; başta siyasal rejim olmak üzere, devlet ve toplum düzeni, ülke bütünlüğü ve ulusal birlikle ilgili kurallarını bu sürecin dışında tutan ve onlarla ilgili değişmezlik güvenceleri getiren hükümler de içeriyor. Her ülkenin kendi durumu ile ilgili değerlendirmelerine göre kapsamı değişebilen bu tür kurallar ve hükümler, o ülkedeki anayasal düzenin sağlam hukukî temelleri olarak konmuştur. Bu anlamda her anayasa, bir temel yasa niteliğindedir.
Elinizdeki kitap, ağırlıklı olarak Anayasa Hukuku ile ilgili konularda yazılmış makale, yapılmış konuşma ve açıklamalardan oluştuğu için “Temel Yasa Anayasa” adını taşımaktadır.
Kitabın “Anayasa’ya Giriş” başlıklı Birinci Bölümünün “Anayasa’nın Değiştirilemeyecek Hükümleri” başlıklı Birinci Ayrımında hem genel olarak anayasalarda, özellikle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda bu nitelikteki hükümler incelenmekte; hem Türkiye Cumhuriyeti’nin nitelikleri arasında özel bir yeri olan, hukuk sisteminin Tanrı buyruğu olarak değişmez nitelikteki din kurallarına değil; zaman içinde değişen toplumsal gereksinmelere göre insanlar tarafından yetkili organları eliyle konmuş ve değişen koşullara göre aynı biçimde yine onlar tarafından değiştirilebilecek kurallara dayandığını ifade eden lâiklik ilkesi ele alınmaktadır.
Bu Bölümün “Atatürk ve Devrimleri” başlıklı İkinci Ayrımında Cumhuriyetimizin Kurucusu, ülkemizin çağdaş dünya milletleri arasında yer almasını sağlamaya yönelik devrimleriyle anılmakta; İstanbul Hava Limanı’nın açıldığı gerekçesiyle Atatürk Hava Limanı’nın dev bir millet bahçesine dönüştürülmek istenmesi, Atatürk’ün adını silmeye yönelik bir proje olarak değerlendirilmekte; O’nun bir insan ve miras bırakan olarak yazdığı vasiyetnameyi ölümünden 80 yıl sonra siyasî hesaplarla geçersiz kılmaya yönelik girişimler üzerinde durulmaktadır.
Birinci Bölümün Üçüncü Ayrımında 1933’ten 2013’e kadar 80 yıl ilkokul öğrencilerinin her sabah derse başlamadan önce yüksek sesle “Andımız” olarak birlikte okudukları Öğrenci Andı’nın bu şekilde ırkçılık yapıldığı gerekçesiyle kaldırılması, Danıştay’ın bu konudaki yönetmelik değişikliğini iptal eden kararı vesilesiyle eleştirilmektedir.
“Siyaset ve Siyasî Partiler” başlıklı İkinci Bölümde siyasette dürüst ve adil rekabetin koşulları ve bunun kurumsal alt yapısı ile siyasî partilere devlet yardımı, iki ayrı makale ile incelenmektedir.
“Yasama” başlıklı Üçüncü Bölümün Birinci Ayrımında 20.5.2016 tarih ve 6718 sayılı Kanun’la Anayasa’ya eklenen geçici 20. madde uyarınca Anayasa’nın 83 ve 85. maddeleri ile TBMM İçtüzüğü’nün 131-134. maddelerinde öngörülen usul ve güvencelere aykırı olarak yasama dokunulmazlıklarının bir toplu işlemle kaldırılması, önemi ve izleyen makale ile konu bütünlüğü dolayısıyla “Anayasa’ya Aykırı Anayasa Değişikliği” kitabımızdan sonra bu kitapta da bir kez daha ele alınıyor. Çünkü izleyen makalede konu, basın özgürlüğü ve yasama dokunulmazlığı bağlamında değerlendirilmektedir. Tekrar seçilen milletvekilinin dokunulmazlığı, Anayasa’nın 83. maddesinin IV. fıkrası çerçevesinde farklı bir boyutuyla inceleniyor.
Üçüncü Bölümün “Yasama Denetimi” başlıklı İkinci Ayrımında idarenin TBMM tarafından denetlenmesi, ayrıntılı bir biçimde inceleniyor.
Bu Bölümün Üçüncü Ayrımında, Kanun-i Esasi’den başlayarak yürütmeye düzenleme yetkisi veren anayasa ve kanun hükümleri incelendikten sonra, günümüzde olağan yasama yolu hâline getirilen Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile Olağanüstü Hâl Kanunu’na dayanılarak çıkarılan iki KHK ele alınmıştır.
“Yürütme” başlıklı Dördüncü Bölümün “Cumhurbaşkanı” başlıklı Birinci Ayrımında Cumhurbaşkanının seçimi, görev ve yetkileri incelenmekte; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son zamanlardaki bazı konuşmaları ve idam cezası konusundaki tutumu, doğrular ve gerçekler ışığında değerlendirilmektedir.
Dördüncü Bölümün “Kamu Yönetimi” başlıklı İkinci Ayrımında “1. Merkezî Yönetim” başlığı altında artık internet ortamında yayımlanan Resmî Gazete’nin Anayasa hükümlerine göre nasıl yayımlanması gerektiği, dövize dayalı tahviller, Marmara depreminden sonra yapılanlar ele alınmış, henüz makamının kaldırılmadığı dönemde son Başbakan ve Diyanet İşleri Başkanının iki yanlış hareketi eleştirilmiştir. Yine İkinci Ayrımda “2. Yerel Yönetimler” başlığı altında yerel yönetimler seçimlerinde Anayasa’ya aykırı adaylık ve sonuçları; “Türk Silâhlı Kuvvetleri” başlıklı Üçüncü Ayrımda ise Şah Fırat Operasyonunun farklı boyutları ile Zeytin Dalı Harekâtı ve NATO’nun tutumu incelenmiştir.
“Uluslararası İlişkiler” başlıklı Beşinci Bölümde sırasıyla Lozan Barış Antlaşması ve Ege adaları, Kıbrıs politikası, KKTC’nin tanınması konuları ele alınmakta; Başkan Trump yönetimindeki ABD tarafından İsrail’in başkenti olarak tanınan Kudüs’ün statüsü, başlangıçtan bu yana olan gelişmeler ve BM Güvenlik Konseyi kararları ışığında incelenmekte; terörizmin finansmanında ABD’nin tutumu, Federal Almanya Cumhuriyeti Federal Meclisi’nin soykırım kararı ile Avusturya’nın cami ve imam kararları eleştirilmektedir.
“Eğitim, Kültür ve Çevre” başlıklı Altıncı Bölümde çocuklarımızı tehdit eden bir tehlike olarak tarikat okullarına dikkat çekilmekte, genel kültürün yaygınlaşmasında kurumsal alt yapı olarak halk kütüphaneleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çılgın proje” olarak nitelediği İstanbul Kanalı Projesi üzerinde durulmaktadır.
Önceki kitaplarımız gibi bu kitabın hazırlanması ve yayımlanması da, birçok insanın destek ve yardımlarıyla gerçekleşiyor. Kitapta yer alan makale ve incelemelerle ilgili araştırmalar için geniş ölçüde TBMM Kütüphanesi’nden yararlanılmıştır. Aradığımız kaynaklara ulaşmamızda bize yardımcı olan uzman Faruk Nafiz Ertürk, kütüphaneci Ziya Kutluoğlu ile memur Gül Çiloğlu’na teşekkür borçluyuz.
Keza Kitaptaki inceleme ve makalelerin bilgisayarla yazılmasında karşılaştığımız teknik sorunların çözümünde ve bunların kitap düzeni içinde sıralanmasında yardımcı olan Bahadır Çamalan ile aradığımız belgelerin bulunmasında yardımcı olan Erdal Gülhas’a teşekkür borçluyuz.
Son olarak Kitabın basım ve yayımı ile değerli okuyucularımıza ulaşmasını sağlayan Yetkin Basım Yayım ve Dağıtım A.Ş.’nin –başta Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ziya Gülkök ve Yönetim Kurulu Üyesi Muharrem Başer, dizgi operatörü Serap Özer Rol olmak üzere − tüm yönetici ve çalışanlarına içten teşekkürlerimizi ifade etmekten büyük bir mutluluk duyduğumuzu belirtmek isteriz." (Tanıtım Yazısı)
- Açıklama
"Bütün yasaların temelinde, hatta bütün hukuk sisteminin temelinde anayasa vardır. Yasalar o temel üzerinde ve ona uygun olarak yapılır. Bu, yalnız Türkiye’de değil, başka ülkelerde de böyledir. Nitekim bizim 1876 tarihli ilk yazılı anayasamızın adı, Kanun-i Esasî, −günümüz Türkçe’siyle−Temel Kanun/Temel Yasa idi. Ondan sonraki 1921 ve 1924 tarihli iki anayasamızın ortak adı, Teşkilâtı Esasiye Kanunu, −günümüz Türkçe’siyle− Temel Teşkilât Kanunu/Temel Kuruluş Yasası idi. Bu, sözcük anlamıyla Fransızca ve İngilizce Constitution, −Türkçe çevirisiyle− Kuruluş Kanunu/ Kuruluş Yasası teriminin güçlendirilmiş bir şekliydi. Fakat 1945 Türkçeleştirmesiyle bu terim, −devletin kurumsal yapısı ile sınırlı bir anlam taşıyan, adını taşıdığı metnin içeriğini tam yansıtmayan, o nedenle yetersiz kalan dar kapsamlı “teşkilât” sözcüğü bırakılarak− daha genel ve daha geniş kapsamlı tek bir sözcükle Anayasa’ya çevrildi. 1952’de tekrar Teşkilâtı Esasiye Kanunu’na dönüldüyse de; bu, 27 Mayıs 1960 İhtilâli ya da Devrimine kadar devam etti; ondan sonraki düzenlemelerle Anayasa kalıcı terim oldu. Nitekim 1961 ve 1982 anayasalarının ortak adı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’dır. Bütün bu terimlerin sözcük anlamıyla ifade edilen, bütün yasaların temelinin veya bütün yasaların anasının anayasa olduğudur. Günümüzde Federal Almanya Cumhuriyeti’nin 1949 tarihli anayasasının adı da, bizim 1876 tarihli Kanun-i Esasî ile eş anlamlı bir sözcük olan Grundgesetz, −Türkçe çevirisiyle− Temel Kanun/Temel Yasa’dır.
Modern anayasalar, artık yalnız devletin yasama, yürütme ve yargı erklerini düzenleyen, her birinin görev ve yetkilerini gösteren bir temel kuruluş yasası olarak kalmıyor; onunla birlikte temel insan hak ve özgürlüklerini düzenliyor ve güvenceye bağlıyor. Bu anayasalar, ilerleyen zaman içinde yeni toplumsal gereksinmelere uygun değişiklikler yapılmasına açık olmakla birlikte; başta siyasal rejim olmak üzere, devlet ve toplum düzeni, ülke bütünlüğü ve ulusal birlikle ilgili kurallarını bu sürecin dışında tutan ve onlarla ilgili değişmezlik güvenceleri getiren hükümler de içeriyor. Her ülkenin kendi durumu ile ilgili değerlendirmelerine göre kapsamı değişebilen bu tür kurallar ve hükümler, o ülkedeki anayasal düzenin sağlam hukukî temelleri olarak konmuştur. Bu anlamda her anayasa, bir temel yasa niteliğindedir.
Elinizdeki kitap, ağırlıklı olarak Anayasa Hukuku ile ilgili konularda yazılmış makale, yapılmış konuşma ve açıklamalardan oluştuğu için “Temel Yasa Anayasa” adını taşımaktadır.
Kitabın “Anayasa’ya Giriş” başlıklı Birinci Bölümünün “Anayasa’nın Değiştirilemeyecek Hükümleri” başlıklı Birinci Ayrımında hem genel olarak anayasalarda, özellikle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda bu nitelikteki hükümler incelenmekte; hem Türkiye Cumhuriyeti’nin nitelikleri arasında özel bir yeri olan, hukuk sisteminin Tanrı buyruğu olarak değişmez nitelikteki din kurallarına değil; zaman içinde değişen toplumsal gereksinmelere göre insanlar tarafından yetkili organları eliyle konmuş ve değişen koşullara göre aynı biçimde yine onlar tarafından değiştirilebilecek kurallara dayandığını ifade eden lâiklik ilkesi ele alınmaktadır.
Bu Bölümün “Atatürk ve Devrimleri” başlıklı İkinci Ayrımında Cumhuriyetimizin Kurucusu, ülkemizin çağdaş dünya milletleri arasında yer almasını sağlamaya yönelik devrimleriyle anılmakta; İstanbul Hava Limanı’nın açıldığı gerekçesiyle Atatürk Hava Limanı’nın dev bir millet bahçesine dönüştürülmek istenmesi, Atatürk’ün adını silmeye yönelik bir proje olarak değerlendirilmekte; O’nun bir insan ve miras bırakan olarak yazdığı vasiyetnameyi ölümünden 80 yıl sonra siyasî hesaplarla geçersiz kılmaya yönelik girişimler üzerinde durulmaktadır.
Birinci Bölümün Üçüncü Ayrımında 1933’ten 2013’e kadar 80 yıl ilkokul öğrencilerinin her sabah derse başlamadan önce yüksek sesle “Andımız” olarak birlikte okudukları Öğrenci Andı’nın bu şekilde ırkçılık yapıldığı gerekçesiyle kaldırılması, Danıştay’ın bu konudaki yönetmelik değişikliğini iptal eden kararı vesilesiyle eleştirilmektedir.
“Siyaset ve Siyasî Partiler” başlıklı İkinci Bölümde siyasette dürüst ve adil rekabetin koşulları ve bunun kurumsal alt yapısı ile siyasî partilere devlet yardımı, iki ayrı makale ile incelenmektedir.
“Yasama” başlıklı Üçüncü Bölümün Birinci Ayrımında 20.5.2016 tarih ve 6718 sayılı Kanun’la Anayasa’ya eklenen geçici 20. madde uyarınca Anayasa’nın 83 ve 85. maddeleri ile TBMM İçtüzüğü’nün 131-134. maddelerinde öngörülen usul ve güvencelere aykırı olarak yasama dokunulmazlıklarının bir toplu işlemle kaldırılması, önemi ve izleyen makale ile konu bütünlüğü dolayısıyla “Anayasa’ya Aykırı Anayasa Değişikliği” kitabımızdan sonra bu kitapta da bir kez daha ele alınıyor. Çünkü izleyen makalede konu, basın özgürlüğü ve yasama dokunulmazlığı bağlamında değerlendirilmektedir. Tekrar seçilen milletvekilinin dokunulmazlığı, Anayasa’nın 83. maddesinin IV. fıkrası çerçevesinde farklı bir boyutuyla inceleniyor.
Üçüncü Bölümün “Yasama Denetimi” başlıklı İkinci Ayrımında idarenin TBMM tarafından denetlenmesi, ayrıntılı bir biçimde inceleniyor.
Bu Bölümün Üçüncü Ayrımında, Kanun-i Esasi’den başlayarak yürütmeye düzenleme yetkisi veren anayasa ve kanun hükümleri incelendikten sonra, günümüzde olağan yasama yolu hâline getirilen Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile Olağanüstü Hâl Kanunu’na dayanılarak çıkarılan iki KHK ele alınmıştır.
“Yürütme” başlıklı Dördüncü Bölümün “Cumhurbaşkanı” başlıklı Birinci Ayrımında Cumhurbaşkanının seçimi, görev ve yetkileri incelenmekte; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son zamanlardaki bazı konuşmaları ve idam cezası konusundaki tutumu, doğrular ve gerçekler ışığında değerlendirilmektedir.
Dördüncü Bölümün “Kamu Yönetimi” başlıklı İkinci Ayrımında “1. Merkezî Yönetim” başlığı altında artık internet ortamında yayımlanan Resmî Gazete’nin Anayasa hükümlerine göre nasıl yayımlanması gerektiği, dövize dayalı tahviller, Marmara depreminden sonra yapılanlar ele alınmış, henüz makamının kaldırılmadığı dönemde son Başbakan ve Diyanet İşleri Başkanının iki yanlış hareketi eleştirilmiştir. Yine İkinci Ayrımda “2. Yerel Yönetimler” başlığı altında yerel yönetimler seçimlerinde Anayasa’ya aykırı adaylık ve sonuçları; “Türk Silâhlı Kuvvetleri” başlıklı Üçüncü Ayrımda ise Şah Fırat Operasyonunun farklı boyutları ile Zeytin Dalı Harekâtı ve NATO’nun tutumu incelenmiştir.
“Uluslararası İlişkiler” başlıklı Beşinci Bölümde sırasıyla Lozan Barış Antlaşması ve Ege adaları, Kıbrıs politikası, KKTC’nin tanınması konuları ele alınmakta; Başkan Trump yönetimindeki ABD tarafından İsrail’in başkenti olarak tanınan Kudüs’ün statüsü, başlangıçtan bu yana olan gelişmeler ve BM Güvenlik Konseyi kararları ışığında incelenmekte; terörizmin finansmanında ABD’nin tutumu, Federal Almanya Cumhuriyeti Federal Meclisi’nin soykırım kararı ile Avusturya’nın cami ve imam kararları eleştirilmektedir.
“Eğitim, Kültür ve Çevre” başlıklı Altıncı Bölümde çocuklarımızı tehdit eden bir tehlike olarak tarikat okullarına dikkat çekilmekte, genel kültürün yaygınlaşmasında kurumsal alt yapı olarak halk kütüphaneleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çılgın proje” olarak nitelediği İstanbul Kanalı Projesi üzerinde durulmaktadır.
Önceki kitaplarımız gibi bu kitabın hazırlanması ve yayımlanması da, birçok insanın destek ve yardımlarıyla gerçekleşiyor. Kitapta yer alan makale ve incelemelerle ilgili araştırmalar için geniş ölçüde TBMM Kütüphanesi’nden yararlanılmıştır. Aradığımız kaynaklara ulaşmamızda bize yardımcı olan uzman Faruk Nafiz Ertürk, kütüphaneci Ziya Kutluoğlu ile memur Gül Çiloğlu’na teşekkür borçluyuz.
Keza Kitaptaki inceleme ve makalelerin bilgisayarla yazılmasında karşılaştığımız teknik sorunların çözümünde ve bunların kitap düzeni içinde sıralanmasında yardımcı olan Bahadır Çamalan ile aradığımız belgelerin bulunmasında yardımcı olan Erdal Gülhas’a teşekkür borçluyuz.
Son olarak Kitabın basım ve yayımı ile değerli okuyucularımıza ulaşmasını sağlayan Yetkin Basım Yayım ve Dağıtım A.Ş.’nin –başta Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ziya Gülkök ve Yönetim Kurulu Üyesi Muharrem Başer, dizgi operatörü Serap Özer Rol olmak üzere − tüm yönetici ve çalışanlarına içten teşekkürlerimizi ifade etmekten büyük bir mutluluk duyduğumuzu belirtmek isteriz." (Tanıtım Yazısı)Stok Kodu:9786050504170Boyut:16x23,5Sayfa Sayısı:796Basım Yeri:AnkaraBaskı:1Basım Tarihi:2019 NisanKapak Türü:Karton KapakKağıt Türü:1. HamurDili:Türkçe